| Günlük Yaşantınızdaki Olaylar Çerçevesi =) Sohbet,Oyun vs. |
| | RUHSAL ZEKA; Başarının Gizemli Boyutu | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
NoNamE Admin
Mesaj Sayısı : 303 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 09/10/07
| Konu: RUHSAL ZEKA; Başarının Gizemli Boyutu Ptsi Ocak 28, 2008 8:08 am | |
| GİRİŞ: Başarının sırrı nedir? Eğer yüksek zihinsel zekâ(IQ) ise, zihinsel zekaları yüksek pek çok insan neden son derece başarısız olabiliyor? Çok çalışmak mı? Neden bazılarının yırtınırcasına çalışmaları faydasız kalıyor; bazılarının tuttukları altının toprağa dönüşmesinin sırrı nedir? Yüksek zihinsel zekânın başarıya elbette büyük katkısı vardır. Elbette başarılı olmak için çok çalışmak şarttır. Ancak, Ruhsal Zekânızı kötü kullanırsanız, ne zihinsel(IQ) veya duygusal zekanızdan(EQ), ne de çok çalışmanızdan yarar görebilirsiniz. Başaranlar, neyi nasıl yaptıklarını, hangi teknikleri kullandıklarını bize anlatabilirler. Ancak, kasten veya bilmedikleri için bize anlatamadıkları bir sırları vardır. İşte bu kitap sizinle o sırrı, Ruhsal Zekânın sırrını paylaşmayı hedefliyor.
Neden Ruhsal Zekâ? Hayatın akışını asıl etkileyen, fiziksel değil ruhsaldır. Kalbinizi etkileyemeyenler, sizi aklınızdan çekip sürükleyemezler. Hayatı vücut organlarınızla değil, ruhunuzla yaşarsınız. Yaşadığınız Dünya, dışarıda yaşanan değil, kendi içinizde kendinize yaşattığınız dünyadır. Vücudunuzu kendi bilinciniz ve gücünüzle çalıştırmadığınız gibi, kendinizi sokaklarda yürüten de siz değilsiniz. Hayatta tesadüf, şans, talih, imtiyaz, rastlantı yoktur. O zaman, görünüşe göre rastlantı olanların ardındaki müthiş planları keşfetmeliyiz. Hiçbir güçlü bilinç, “içgüdü” veya “tabiat ana” gibi boş kavramlara terk edilemez. Bu tür kavramları çağrıştıran olaylar oluyorsa, bu olayları gerçek boyutlarından yakalama becerisini geliştirmeliyiz. Hayatınızın akışında meydana gelen en küçük olaylar bile, ya sizin ya diğer yaratıkların ya da Yaratıcının gerekçeleriyle gerçekleşiyor. O zaman, bu gerekçeleri keşfedebilecek kadar hayatın arkasına, ruhsallığın derinlerine girmemiz gerekiyor. Ruhsal Zekâ, tam olarak bu süreçtir; köklü bir bilinç değişimidir; insanın öz doğasına dönüşüdür; küçük bedeninin arkasında gizlenen büyük bedeniyle tanışması sürecidir. İnsan bedeni, bir kamyonun altında ezilebilecek kadar zayıftır; ama, ruhu kamyonu ezebilecek kadar güçlüdür. Kollarınızla yüz kilonun altında ezilirsiniz; ama ruhunuzla bir gökdeleni devirebilirsiniz. Dağlar, insan bedenine meydan okur; ama insan ruhu dağlara meydan okuyabilecek kadar engin yaratılmıştır. İnsan bedeni adım adım yükselir; oysa ruh, vücudu kanatlandırır. Ruhsal Zekânız, ruhunuzun derinlerinden sizi yöneten evrenin yaratıcısıyla buluşmanızı; sizin sınırlı gücünüze değil, sizinle olan sınırsız güce dayanmanızı sağlar. Akıl, doğanın maddesel yüzeyinde çalışır. Mantık, bilmediğinizi nasıl yöneteceğinizi gösteremez. Ruhsal zekânın size yaptıracaklarını, ne akılla, ne de mantıkla açıklayabilirsiniz. Çünkü o, her ikisinden de önce ve her ikisinin de arkasındadır. Sınırsızlık, sınırlı kavramlarla açıklanamaz. Ruhsal zekâ, bir damla suya, taştan güçlü olmayı öğreten zekâdır; pamuk zayıflığındaki köklerin, taşları delip geçişinin sırrını açıklar. Ateşin içinden sağ çıkan adamın ardında, apartmanın tepesinden düştüğü halde yaralanmayan bebeğin arkasında ruhsal zekâ vardır. Ona neden Ruhsal Zekâ dedik? Çünkü akılla, mantıkla ve somut kavrayışla ilgili değildi. Ona “Evrensel Zekâ” da diyebilirdik. Oysa bu zekanın sınırları evrenin dışına, evrenin yaratıcısına ulaşıyor; evren ise, sadece aklın ve mantığın sınırları içerisinde kalıyor. O aslında yaratıcının zekâsından bir esintidir. Ona Ruhsal Zekâ dememizin sebebi, insanın o zekâyı düşünceleriyle keşfetmesi, ancak yansımalarını yalnızca ruhu aracılığıyla hayatına aktarabilmesidir. Ruhsal Zekâ, evren ötesi ve evrene hakim zekânın bir gölgesi, bir ışığıdır. Evrene, evrenin sahibinin penceresinden bakmayı denediniz mi? Musa(as) Peygamber ile Hızır(as) arasındaki yolculukta, Hz. Hızır’ın(as) yaptıkları, Musa(as) peygambere müthiş anlaşılmaz ve adaletsiz geliyordu(1). Biz hayata genellikle Musa(as) peygamberin gözüyle baktık. Olayları, dışarıdan görünümleriyle anlamlandırdık. Bu kitapta size Hızır(as)’ın gözüyle bakmanızı sağlayacak temel ip uçları verilecek. Bu sayede, felâketin aslında kurtuluş, kurtuluşun aslında felâket olabileceğini keşfedeceksiniz.
Temel Özellikler: Ruhsal Zekâ, ruhsal güçle(2) de ilişkilidir; ama, ruhsal güç değildir. Bu kitapta ruhsal gücünüzü nasıl geliştireceğiniz değil, ruhsal zekânızı, geleceğinizi değiştirmek için nasıl kullanacağınız üzerinde duracağız. Diğer önemli nokta, Ruhsal Zekânın dış Dünyaya yönelen eylemle değil, iç dünyaya yönelen tutumla ilgili olmasıdır. Bir kişinin ruhsal zekâsını kullanıp kullanmadığını, onun yaptıklarına bakarak anlayamazsınız. Anlamanızın tek yolu, hislerini keşfetmenizdir. Bu kitap size nasıl davranmanız gerektiğini değil, davranırken nasıl hissetmeniz gerektiğini anlatıyor. Birbirinin tıpatıp aynısı olan iki davranışın derinlerinde, ruhsal zekâ açısından büyük uçurumlar oluşabilir ve dolaysıyla elde edecekleri sonuçlar da çok farklı olacaktır. Bu kitapta, örneğin Güzel Konuşma için hangi egzersizleri yapmanız gerektiğini değil, bu egzersizleri yaparken nasıl hissetmeniz gerektiğini göreceksiniz. Ne kadar akıllı hareket ederseniz edin, ne kadar çok çalışırsanız çalışın, ruhsal zekânızı kullandığınız ölçüde başaracaksınız. Pek çok insanın yırtınırcasına çalışmasının sonucu boş çıkmıştır. Yüksek zekâlı çocuklardan pek çoğu, hayatı kendilerine ve çevrelerine zehir etmişlerdir. Zihinsel zekâ ve çok çalışmak başarının önemli faktörlerindendir; ama, ruhsal zekâ tüm bu faktörlerden de önemlidir. Ruhsal Zekâ bir yaşama biçimidir; hayatınızın her saniyesini dolduracak bir hissediş ve tutum şeklidir.
İstemek ve Ruhsal Zekâ Ruhsallığın tüm boyutlarını birleştiren tek kavram “istemektir.” Yani duadır, yalvarmaktır, arzulamaktır, ihtiyaç duymaktır. İstemek yoksa, vermek yoktur. Tüm yaratıklar istemenin ürünüdür. Eğer yaratıcı, tanınmayı ve bilinmeyi istemeseydi, biz var olmayacaktık. Eğer kimse istemeseydi, ihtiyaç hissetmeseydi, elbisenizden tırnak makasına, arabanızdan saatinize kadar hiçbir şeyiniz olmayacaktı. İstemek öylesine engin ve kapsayıcı ki, o her yerde, her şeyin içinde, her oluşun öncesinde ve sonrasında gizleniyor. O yüzden, bu kitap boyunca onu her yerde, her tekniğin içerisinde kullanacağız. Hamuru “istemekle” yoğrulan kâinat bir ışıktır, bir bütündür. Hayat ve içinde olup biten her şey, bu ışığın akışından ibarettir. Birlikte bu ışığın içine gireceğiz, evrene hâkim olan zekânın sırrını keşfedeceğiz; sonra da, ruhumuzu kullanarak bu zekânın her bir kıvrımını kendi kimliğimize transfer edeceğiz. İşte, insanı zafere ve sonsuz huzura taşıyacak olan ruhsallık boyutundan uzanan adımlar. Bu adımları doğru atanların ruhsal zekâları yüksek olacaktır: Önce İman Gücü: İstediğinizden emin misiniz? Sonra Gerekçe Gücü: Niçin istiyorsunuz? Sonra Duygu Gücü: Derin duygularla istiyor musunuz? Sonra Israr Gücü: Sonuna kadar isteyecek misiniz? Sonra Kanaat Gücü: Çabalarınız sonuçsuz kalsa da, hâlâ isteyecek misiniz? Sonra Ruhsal Etkileşim Gücü: Evren ve içindekilerle uyum içerisinde isteyebiliyor musunuz? Sonra Kanun ve İrade Gücü: İsterken evrenin yaratıcısının kanunlarının ve iradesinin farkında mısınız? | |
| | | NoNamE Admin
Mesaj Sayısı : 303 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 09/10/07
| Konu: Geri: RUHSAL ZEKA; Başarının Gizemli Boyutu Ptsi Ocak 28, 2008 8:09 am | |
| Temel Bölümler: Ruhsal Zekânın temel çıkış noktaları, bu kitabın ayrı bölümlerini oluşturmuştur. Size yedi temel ruhsal zekâ geliştirme alanı sunuyoruz. Işık yedi ana renkten oluşsa da, bunların yoğrulmalarından oluşan yüzlerce farklı renkler ve tonlar vardır. Bunun gibi, Ruhsal Zekânın bu kitapta yer almayan, detayda çok farklı yansımaları olduğunu da bilmemiz gerekiyor. 1.İstemek ve İnanma Gücü: Bir yola girdiğinizde, sonucuna ulaşacağınızdan hangi düzeyde eminseniz, o sonuca ulaşma ihtimaliniz, o kadar yüksek olacaktır. Emin olduğunuz ölçüde, tüm evren, gizliden gizliye sizin emrinize sunulacak, tesadüf görüntüsü altında, evrenle birlikte ilerleyeceğinizi göreceksiniz. İman, ruhsal güce dayanmanın en önemli aracıdır. 2.İstemek ve Gerekçe Gücü: Geleceğiniz üzerinde belirleyici olan ne yaptığınız değil, niçin yaptığıdır. Sadece gerekçelerinizin, niyetlerinizin sonuçlarını yaşayacaksınız. Gerekçeler yüzünden, iyiliklerden kötülükler, kötülüklerden iyilikler çıkacak; gerekçelerin derinliği, küçük bir işten dağlar kadar büyük sonuçlar çıkaracaktır. 3.İstemek ve Duygu Gücü: Duygular, bir defa istemenin gücünü, bir milyon kez istemek kadar büyütebilir. Duygu, maddeyi şah damarından yakalayan ruhsal alandan gelen bir esintidir. Bir insanı bin insan kadar güçlü yapar; insan bedenini aşarak ona ruhundan nüfuz eder. Hayatınızı olumlu duygularla ne kadar beslerseniz, eylemlerinizin olumlu sonuçları o kadar katlanacaktır. 4.İstemek ve Israr Gücü: Israr, ilerlemenin sürekliliğini sağlayan tek tutumdur. Israr sayesinde, bir damla su bir taştan güçlü olabilir. Bir kartopunun çığa dönüşmesini, suyun okyanus hâline gelmesini sağlayan, sadece ısrardır. Israrlı insanın çevresine toplanan ruhsal destek, her geçen gün katlanarak artar; öyle bir an gelir ki, merkezinde tek bir insanın bulunduğu hareket, artık durdurulamaz. Dağlar dağlardan değil, kum taneciklerinden yaratılmıştır. 5.İstemek ve Kanaat Gücü: Hırslı insanlar, anîden çekerek koparırlar; birden eğerek kırarlar. Kanaat, ilerlemeyi istikrarlı sürdürmenin tek yoludur. Başarmak, çok ilerlemek değil, az da olsa sürekli ilerlemektir. Dünya, hırs gösterenlerin sırtında, kanaat gösterenlerin ayaklarının altındadır. Dünyayı sırtında taşıyan, Dünyanın üzerinde yürüyenden güçlü olamaz. Evren bencilliğin düşmanıdır. Her şeyi yalnızca kendine isteyene hiçbir şey verilmez; her şeyi dağıtmak isteyene her şey sunulur. Felaket bölgesine bir tır yardım malzemesiyle gitseydiniz, teslim etmek için kimi arardınız? Yaratıcı vermek için sizi niçin arasın? 6.İstemek ve Ruhsal Etkileşim Gücü: Evren etkileşimli yaratılmıştır. Sadece verenler alır, sevenler sevilir; paylaşanlarla paylaşılır. İnsan bedeni, fiziksel çevresinden nasıl etkileniyorsa; ruhu, ruhsal çevreden öyle etkilenir. Çevresini kaplayan ruhsal enerji, insanı ya çökertir, ya da yüceltir. Ruhlarıyla dayanışmış on kişi, birbirlerinden tüm yönleriyle kopuk yaşayan bir milyon kişiden daha güçlüdür. Ruhsal dayanışmayı kullanıyor musunuz? 7.İstemek ve İlahi İrade Gücü: Evren, kendi başlarına rasgele hareket eden bağımsız zerrelerden değil, hakim bir sultanın kanun ve iradesine göre çalışan askerlerden oluşur. Bu yüzden, bir atom tek başına evren kadar, bir insan tek başına tüm insanlar kadar güçlü olabilir. Ardında büyük bir ordunun desteğiyle hareket eden tek bir zerre, o ordu kadar güçlüdür. İnsan, evreni kuşatan kanun ve iradeyi tanır da, hareketlerini onunla uyumlu yönlendirirse, ardındaki yenilmez orduya dayanarak, evrene tek başına meydan okuyacaktır.
Ruhsal Zekânın Faydaları Ruhsal zekâ ile hayatınızı nasıl değiştireceksiniz? Ne gibi faydalarla karşılaşacaksınız? Nasıl bir devrim ve değişim yaşayacaksınız? -Ruhsal zekâ, sizi iç ve dış çatışmalardan uzaklaştırır. Böylece iç huzurunuz, duygusal coşkunuz gelişir. -Başarıyı, diğerlerine rağmen ve diğerlerine karşı olmaktan çıkarır; diğerleri için ve diğerleri sayesinde başarıya dönüştürür. -Sizi Yaratıcınızla ve onun tüm yaratıklarıyla dost yapar; sevgi ufkunuzu evrenin en ücra köşesine kadar taşır, her şey tarafından sevilmenizi sağlar. -Çalışmalarınızın verimliliğini arttırır; emeklerinizden umduğunuzdan fazla ve hızlı sonuçlar üretir. -Gelişmenizin, ilerlemenizin sürekliğini sağlar; fiziksel zevkleri ruhsal zevklere dönüştürerek, üretkenliği hayatınızın eğlencesi haline getirir. -Her türlü faydasız ve değersiz çabadan nasıl kurtulacağınızı, yakın çevrenize ve tüm insanlığa unutulmaz katkılar sağlamayı nasıl başaracağınızı gösterir. -Ruhsal Zekâ sizi görebildiğiniz maddesel dünyanın ardındaki ruhsal dünya ile tanıştırır. Evrenselliğinizin boyutlarını evrenin ötesine, göremediğiniz evrenlere taşır. -En önemlisi, Ruhsal Zekânızı kullanmaya devam ederseniz, size vaat edilen sonsuz hayatı ve sınırsız coşkuyu araştırmanızı sağlayacak büyük bir merak geliştirirsiniz.
İNANMA GÜCÜ Bir yetenekteki eminlik düzeyi ne kadar güçlenmişse, onun gerektirdiği emek o kadar azalacaktır. I-Neden İnanma Gücü? İstekler eminlik duygusuyla birleşirse ne olur? (Ruhsal Zeka kitabının birinci bölümüdür.) Giriş: İman yapma, şüphe yıkma gücüdür. İnanmadığınızı gerçekleştirmeye hazır değilsiniz ve tüm kimliğiniz inanmadığınıza karşı, yıkılamaz bir direnç gösterir. Ruhsal zekânın en önemli aracı imandır. Başarabileceğinize ne kadar inanıyorsanız, başarma ihtimaliniz o kadar fazladır. Çünkü inancınız ne kadar güçlüyse, a)ruhunuza o kadar güç verilecek; b)o kadar az emekle aynı işi yapabileceksiniz; c) çevresel faktörler o kadar yardımınıza koşacak; c) kaderiniz o ölçüde isteklerinize göre belirlenecektir.
1. İnanç ve Derinleşme: a) Eminlik Nedir? Şu inanca bakın: “Ateş yakar.” Ateşin yaktığından ne kadar eminsiniz? Kimse, ateşte yanan kadar emin olamaz. Çocuk bu bilgiyi sadece telkinlerin etkisiyle bilir. Elinizi ateşe yaklaştırırsanız biraz daha iyi bilirsiniz. Eliniz ateşte cayır cayır yanarsa, o zaman daha yüksek bir düzeyde bilirsiniz. Herkes ölümün gerçekliğine inanır. Ama kimse ölüm saniyelerini yaşayan kadar bu inanca sahip olamaz. Konuya inancın güçlendirilmesi açısından bakalım: “Ben ölmeye karar verdim ve şimdi oturduğum yerde zihinsel bir emirle öleceğim” diyerek ölemezsiniz. Ama, eminlik durumunu en üst düzeye çıkarmış Afrikalı bir büyücü, bu kararı verir, oturduğu yerde gerçekten de ölür. Bu, onun isterse ölebileceğine ilişkin inancının, tabiat kanunlarına meydan okuyabilecek kadar güçlü olduğunu gösterir. Başaracaklarına inananların başarmasının nedeni, sadece, inançlarının onlara verdiği cesaretle çok çalışmaları değildir. İnanmanın tüm evreni, tüm iç ve dış şartları insana destek olacak şekilde harekete geçirmesidir. Mutluluğun bir büyüklüğü olduğu gibi, inanmanın da bir büyüklüğü vardır. Mutluluklarımıza yatırım yaptığımız kadar, inançlarımızı da besleseydik, hayatımız çok farklı olacaktı. Size, “inanırsanız başarırsınız” denildiğinde kast edilen inancı, kendi zihninizde şimdiye kadar taşıdığınız “inanç” kavramıyla karıştırmayın. Birisi dal budak salmış bir ağaç, diğeri sadece bir çekirdektir. Evrenin bir yaratıcısı olduğuna inanıyor musunuz? Emin misiniz? Gerçekten emin misiniz? Eğer içimizdeki bu çekirdek inanç, burada kast ettiğimiz ölçüde “gerçek” inanca dönüşebilseydi, yaratıcının huzurunda olma inancının etkisiyle kalbimizin yaşayacağı duygu patlaması, göğüs kafesimizi çatlatırdı. “Eğer Allah’ı hakkıyla tanısaydınız, duanızla dağlar yerinden oynardı.(3)” İnanç üç farklı düzeyde olabilir: Bilgi düzeyi, şahit olma düzeyi, içselleştirme düzeyi.(4) Ateşin yakacağını, okuyarak, dinleyerek veya uzaktan görerek bilmek bilgi düzeyi; ateşin dokunabileceğiniz kadar yakınında, yananların dehşetini hissetmek şahit olma düzeyi; alevlerin içerisinde yanıp tutuşmak da içselleştirme düzeyidir. İman, inancın en güçlendirilmiş düzeyidir. Biz “ateşin yakacağı” inancını doğuştan ruhsal bir kalıp olarak getirdik. Eğer inancımızı tersine çevirerek, “ateş beni yakmaz” inancını tam olarak içselleştirseydik, ateş bizi yakamazdı. İddia bu kadar ciddidir. İmanın, insan üzerindeki etkisi bu kadar büyüktür. Kendimizle ve başarımızla ilgili olumlu inançlarımız genellikle bilgi düzeyindedir. Bu inançları içselleştirebilirsek, neler olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz? | |
| | | NoNamE Admin
Mesaj Sayısı : 303 Yaş : 31 Kayıt tarihi : 09/10/07
| Konu: Geri: RUHSAL ZEKA; Başarının Gizemli Boyutu Ptsi Ocak 28, 2008 8:11 am | |
| . İnanç ve Derinleşme: a) Eminlik Nedir? Şu inanca bakın: “Ateş yakar.” Ateşin yaktığından ne kadar eminsiniz? Kimse, ateşte yanan kadar emin olamaz. Çocuk bu bilgiyi sadece telkinlerin etkisiyle bilir. Elinizi ateşe yaklaştırırsanız biraz daha iyi bilirsiniz. Eliniz ateşte cayır cayır yanarsa, o zaman daha yüksek bir düzeyde bilirsiniz. Herkes ölümün gerçekliğine inanır. Ama kimse ölüm saniyelerini yaşayan kadar bu inanca sahip olamaz. Konuya inancın güçlendirilmesi açısından bakalım: “Ben ölmeye karar verdim ve şimdi oturduğum yerde zihinsel bir emirle öleceğim” diyerek ölemezsiniz. Ama, eminlik durumunu en üst düzeye çıkarmış Afrikalı bir büyücü, bu kararı verir, oturduğu yerde gerçekten de ölür. Bu, onun isterse ölebileceğine ilişkin inancının, tabiat kanunlarına meydan okuyabilecek kadar güçlü olduğunu gösterir. Başaracaklarına inananların başarmasının nedeni, sadece, inançlarının onlara verdiği cesaretle çok çalışmaları değildir. İnanmanın tüm evreni, tüm iç ve dış şartları insana destek olacak şekilde harekete geçirmesidir. Mutluluğun bir büyüklüğü olduğu gibi, inanmanın da bir büyüklüğü vardır. Mutluluklarımıza yatırım yaptığımız kadar, inançlarımızı da besleseydik, hayatımız çok farklı olacaktı. Size, “inanırsanız başarırsınız” denildiğinde kast edilen inancı, kendi zihninizde şimdiye kadar taşıdığınız “inanç” kavramıyla karıştırmayın. Birisi dal budak salmış bir ağaç, diğeri sadece bir çekirdektir. Evrenin bir yaratıcısı olduğuna inanıyor musunuz? Emin misiniz? Gerçekten emin misiniz? Eğer içimizdeki bu çekirdek inanç, burada kast ettiğimiz ölçüde “gerçek” inanca dönüşebilseydi, yaratıcının huzurunda olma inancının etkisiyle kalbimizin yaşayacağı duygu patlaması, göğüs kafesimizi çatlatırdı. “Eğer Allah’ı hakkıyla tanısaydınız, duanızla dağlar yerinden oynardı.(3)” İnanç üç farklı düzeyde olabilir: Bilgi düzeyi, şahit olma düzeyi, içselleştirme düzeyi.(4) Ateşin yakacağını, okuyarak, dinleyerek veya uzaktan görerek bilmek bilgi düzeyi; ateşin dokunabileceğiniz kadar yakınında, yananların dehşetini hissetmek şahit olma düzeyi; alevlerin içerisinde yanıp tutuşmak da içselleştirme düzeyidir. İman, inancın en güçlendirilmiş düzeyidir. Biz “ateşin yakacağı” inancını doğuştan ruhsal bir kalıp olarak getirdik. Eğer inancımızı tersine çevirerek, “ateş beni yakmaz” inancını tam olarak içselleştirseydik, ateş bizi yakamazdı. İddia bu kadar ciddidir. İmanın, insan üzerindeki etkisi bu kadar büyüktür. Kendimizle ve başarımızla ilgili olumlu inançlarımız genellikle bilgi düzeyindedir. Bu inançları içselleştirebilirsek, neler olabileceğini tahmin edebiliyor musunuz?
b) Ruhsal Kalıplar: İnsan ruhu bir eminlik durumudur. Ruh, yüzeyden derine doğru güçlenen inanç kalıplarından yaratılmıştır. Bu kalıpların temeli doğuştan, gelişme biçimleri sonradandır. Eminlik durumunun derinleşmesi, inancın, ruhu oluşturan dairelerin derin noktalarına doğru ilerlemesidir. Derinlikler Psikolojisinin üstadı Carl Gustave Jung’un tezinden yararlanarak ruhsal bütünlüğünüzü, iç içe geçen daireler hâlinde dört düzeydeki kalıplar bütününe ayrıştırabilirsiniz. En iç düzey en derindedir, değişmesi en zor olanıdır ve hayat üzerinde en fazla etkilidir. Dairelerin dışına çıkıldıkça kalıpların sonradanlık düzeyleri artar: 1) Kişisel öz, ruhu oluşturan çekirdektir. 2) Üzerinde, bu özü şekillendiren beşeri kalıplar tüm insanlarda ortak, 3)daha üzerinde sosyal kalıplar ırklarda veya kültürlerde ortak, 4) ve en üst düzeyde ise bireysel kalıplar kişiseldir, sadece kişiye özeldir. Bireysel kalıpların gelişimi, spermin yumurtayla buluşmasından itibaren devam etmektedir; oysa diğerleri anne rahminden de önce belirlenmiştir. Ruhsal kalıbımızın temeline doğru inildikçe, diğer insanlarla ortak yönlerimiz artar, yüzeye çıkıldıkça farklılıklarımız artar. Bireysel kimliklerini henüz geliştirmemiş olan yeni doğanlar, birbirleriyle daha çok benzeşirler. Her insan bu dört daire arasındaki ilişkinin şekillendirdiği bir ruhsal yapıya sahiptir. Bir insanın ruhsal enerjisinin boyutları, bu yapı içerisindeki değişime göre değişim gösterecektir. Bu değişimi üretmenin tek yolu kimliği değiştirmektir; kimliğin değişmesi demek, kişinin kendi hakkında emin olduğu anlamların değişmesi demektir. Sözünü ettiğimiz ruhsal kalıplar, bilincimiz tarafından iman veya eminlik duygusu olarak algılanırlar. Erkek olan ruhsal kalıbın sahibi, “erkek olduğu hissinden emindir.” Bu hissin sebebi vücudunun şekli değil, ruhsal temeldir. O ruhu insandan alıp bir aslanın bedenine aktarsanız, kendini yine erkek bir insan olarak algılayacak, ancak bedeniyle çatışma yaşayacaktır. Bir erkeğin beynini bir kadına aktarsanız, kendini hâlâ erkek olarak algılayacak; ama, ruhuyla vücudunu savaştıracaktır. Çünkü ruhları transfer edemiyorsunuz. Bu durumda, mantık şunu söyleyecektir: Bir konuyla ilgili ruhsal kalıp, o konuyla ilgili fizik bir varlık değil, sadece soyut bir “emin olma” duygusudur. O zaman, “emin olma duygusu” bir ruhsal kalıptır. O zaman, yeni emin olma duyguları geliştirebilirsek, yeni ruhsal kalıplar geliştirmiş oluruz. Vücudumuzun çevresel şartlardan etkilenme biçimini ruhsal kalıplarımız belirlediğine göre, dolaylı şekilde emin olma duygumuz da belirlemiş olmaktadır. Dolayısıyla, yeni eminlik duyguları, bizim için yeni yaşama biçimleri belirlenmesine neden olacaktır. Ruhsal kalıp, sadece ruhumuzda ve bedenimizde nelerin olup bittiğini belirlemiyor. Ruh ve bedenin çevresel faktörlerden nasıl etkileneceğini de belirliyor. Nitekim, “ateşte yanmayacağınıza inanırsanız, yanmazsınız” derken kast ettiğimiz gerçek budur. Buradan müthiş bir başarı kuralına ulaşıyoruz: İçinizdeki veya dışınızdaki iş ne kadar zor olursa olsun, onu yapabileceğinize emin olmuşsanız, yapabilirsiniz.
c) Bilgiden Eminliğe: İmanın derinleşmesi düşünceden başlayan bir yolculuktur. İman her an meyve veren bir ağaç, düşünce ise kök salmaya çalışan bir çekirdektir. Yenilginin veya zaferin tohumunu bir tek düşünceyle üretebilirsiniz. a)Olayları anlatan bilgiyi gözlemlersiniz, öğrenirsiniz, kullanırsınız, tekrarlarsınız. Bir süre sonra bu bilginin yapısı güçlenir ve b) kapsayıcı düşünceyi üretir. Düşünceyi inşa etmeye ve beslemeye devam edersiniz, güçlenen düşünce ciddi bir c) kanaate(zayıf inanç) dönüşür. Belli bir düşünce tahminlerinize göre doğrudur.(5) Kanaati beslersiniz, kendinize ait bir d) inanca dönüşür. Ona inanıyorsunuz, sorgulamaya gerek duymadan onu kullanıyorsunuz. Ancak inanç yine de sarsılabilir. Karşısına çıkacak çok güçlü bir karşı inanç, onu birkaç vuruşla devirebilir. İnancı da yoğunlaştırdığınızda, o sizin e) imanınız hâlini alır ve iman düzeyinin f) korundukça beslenebileceği yüksek eminlik, kesinlik düzeyleri vardır. Bilgi ve düşünce, imanın ilimle bilinme düzeyini; kanaat ve inanç, şahit olma düzeyini; iman ve yüksek eminlik, içselleştirme düzeyini ifade eder. Bir yüksek eminlik durumu, doğrudan saldırılarla yok edilemez. O her yerde, o şah damarınızda, o genetiğinizde... Her yerinizi, her atomunuzu mekan tutmuş bir olguya saldırmanız mümkün değildir. Öylesine derine girer ki onun farkına varmazsınız. Sınırları kendi sınırlarınızı öylesine kuşatır ki, onu tanımlayamazsınız. Otomatikleşmiştir, görünüşe göre kendiliğindendir. Sorgulanması gülünçtür. Size fark ettirmeden, ne yapılacaksa yapar. Örnek : ilhan irem’in sevgi üzerine söylediği şarkıları üst üste durmadan dinlersen ve kendi düşüncelerinle onu beslersen bir süre sonra sevgi kavramı senin ruhunun derinliklerine yerleşir. Sevgi üzerine olumsuz şeyler de yaşasan örneğin bir kızı çok sevsen fakat o seni kabul etmese de senin sevgi üzerine olan inancın asla değişmez | |
| | | | RUHSAL ZEKA; Başarının Gizemli Boyutu | |
|
Similar topics | |
|
Similar topics | |
| |
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|